Varşova’nın neon tarihi oldukça geçmişe uzanıyor ve artık kültürel bir değer haline gelmiş olan neon ve ışıklı pano kullanımı, öngörülü kurallar çerçevesinde şehrin çehresini süslüyor. Savaşın ve komünizmin karanlık ve yıkıcı etkisinin ardından, kapitalizmin ve bağımsızlığının ilk yıllarından modernizm zamanlarına kadar geçen süre boyunca ve hatta hala, neonlar, Varşova’nın tartışmasız alametifarikalarından biri.
Parlak gaz
Neon lambalarının geçmişi 1675 tarihine uzanıyor. O yıl, Fransız gökbilimci Jean Picard’ın ilk Torricelli barometresi ile dünyayı sarstığı yıldı. Picard, barometredeki zayıf parlaklığı gözlemledikten sonra cıvalı özışınımı keşfetti. Elektrik pili, Geisler ışıldağı, Ruhmkorff bobini gibi test ve buluşlar sayesinde, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, cam bir tüpten mavi ya da mor ışık emisyonu mümkün hale geldi. Argon, helyum, neon ve ksenon gibi asal gazların keşfi ile birlikte eş zamanlı olarak elektrik enerjisinin yaygınlaşması, neon lambalarının yapımını mümkün kıldı. Jarosław Zieliński ve Izabella Tarwacka, Neons: A Fleeting Ornament of Warsaw at Night adlı kitaplarında bu lambalara “müthiş büyükneonlar” adını veriyor.
Neonlar, ilk başta aydınlanma için üretiliyordu. Elektrotlar, yeteri kadar dayanıklı yapıldığında ticari amaçlarla sunuldular. Üretimleri için kullanılan asal gazlar, üç renk ortaya çıkardı: argon için açı mavi, helyum için açık pembe, kripton için beyaz ve ksenon ise morumsu-mavi bir ton veriyordu. Zaman içerisinde reklamlarda, karanlıkta kendiliğinden parlayan ampul ve ışıklı tabela kullanımı ilgi görmeye başladı.
1896 yılında, Amerikalı elektrik mühendisi ve mucit Daniel MacFarlan Moore, nitrojen ve karbondioksit ile yaptığı deneylerde kullandığı bir ışıltılı tüp yarattı. Bundan sonra yapılan birkaç versiyonun bazılarının boyu 61 metreye ulaşıyordu. 1898 yılının Elektrik Sergisi’nde, Madison Square Garden’da, Moore’un tüpleriyle aydınlatılan küçük şapel “Moore’s Chapel”, ilgi odağı haline geldi ve mucitin ün kazanmasını sağladı.
1907 yılında, tıbbi ve kaynak amaçlı oksijen üretiminin ortasında, Fransız mühendis ve kimya profesörü Georges Claude ve Alman mühendis Carl von Linde, parlayan tüpleri çalıştırmak için gerekli az bulunur gazları ayırt etmek için, ikincil bir ürün olarak bir sıvı hava yarattı. Sonuçta dışarı çıkan renk, kırmızımsı turuncu idi.
I. Dünya Savaşı’nı takiben, neonlar, Amerika’da oldukça popüler hale geldi. Las Vegas, California ve New York’un neon ışıklı gece manzaraları, Amerikan metropollerindeki yaşamı sembolize ediyordu.
‘20’lerin Fransa’sında neonlar ilk kez ticari olmayan nedenlerle kullanılmaya başladı. Kullanım amacı, sanat olmaya başlamıştı. 1923 yılında, ressam ve tasarımcı Sonja Delaunay, daha sonra sanatçının resim ve heykelleri için bir prototip işlevi kazanan "Zig Zag" neonunu yaptı.
Eric Bernarski Neon isminde bir film yaptı.
Varşova parlamaya başlar
Bağımsız Polonya’da parlak ampul ve neonlarla yapılan açık hava reklamları şehrin görüntüsünde belirgin bir etki yarattı. Bu, özellikle, harabe hale gelmiş ve yağmalanmış ve daha önce el yapımı tabelalarla donatılmış Varşova için gerçekten doğruydu.
Birkaç yıl süren sokak reklamları mücadelesinden sonra, 1933 yılında Varşova sulh hakimi, şehrin mağaza ve caddelerini neonlar konusunda (örneğin, Berlin’den) daha serbest bırakan yönetmeliği onayladı. Buna göre parlak tabelalar, caddelerin ve binaların ön cephe görünümünü bozmayacak şekilde düzenlenecekti. Bu tabelaların sokaklara renk getirmesi; aynı zamanda da trafik açısından güvenli olması gerekiyordu. Kesik ışıklar hakkında yönetmelikte hiç bir kural yer almazken, göze zararlı yanıp sönen kırmızı ışıklar yasaklanmıştı. Berlin’de, mağazacılar için kırmızı ışık kadar trafik ışıklarında yer alan yeşil ve sarı ışığın kullanımı da kanuna aykırıydı.