Sanatsal devrimlerin reçetesi, Fransız devrimi öncesi rejim eleştirileri ve eski ustaları tahtlarından indirmek üzerine kurulur. Fakat, Yass bu mücadeleyi tamamen farklı bir ölçeğe taşıdı; her şeye karşı isyana geçti: otoriteler, derbeder bir toplum, medya, erken kapitalist dönemdeki tüketim, düzen, renksizlik, dil ve hatta hava durumu.
Bir kafeste kapalı
Polonya Halk Cumhuriyeti’nin son iki yılı, bir kademeli bozulma dönemiydi. Devletin, onun gücü altında olan diğer her şey gibi sanat üzerinde hükmedici bir etkisi vardı. Sansür ve neredeyse her tür halka açık performans üzerindeki sıkı kontroller, kaçınılmaz şekilde asileri ve yenilikçileri yer altına mahkum etti.
1950 ve 1960’larda zaferini kutlayan Polonya cazı zamanla her yerde, her zaman bulunan ve her şeye gücü yeten enstitülerin altında çıkmaza girdi--Polonya Caz Birliği ve dergisi, Caz Forumu ve Polonya Sanat Ajansı PAGART. Bunlar, etkinlikler konusunda yetkili yegane kuruluşlar olarak sanatçıların seyahat etmeleri gerektiğinde izin veya yurt dışına çıkmaları için pasaport alabilmeleri adına, mutlak güce sahip tek mercii idiler. Bu bağlamda, gündemin gerekliliklerini gözetmeden kendi kurallarını izliyorlardı. Bu gücün suistimallerini acı bir şekilde deneyimleyen gruplar arasında, 1979 yılında kurulan Tie Break bulunuyor. Grup ne zaman cesur ve coşkulu avangart sınırlarına adım atsa, Polonya Caz Birliği ve PAGART, onları herhangi bir uluslararası festivale (Almanya ve Belçika dahil) davet etmeyi reddediyordu. Onun yerine, akademik düzen sınırları dışına hemen hemen hiç çıkmayan “ünlü caz müzisyenlerini” tercih ediyorlardı.
Totart
Özgürlüğün ilk nefesi Tricity’den (Polonya’daki Sopot, Gdańsk ve Gdynia şehirlerinin oluşturduğu kentsel alan) geldi. 1986 yılında Zbigniew Sajnóg ve Paweł Konnak, Totart’ı hayata geçirdi. Bunlar, gösterileriyle (sınırı geçme ve ifşa etme olarak adlandırılıyordu) aptal toplumu uyandırmayı ve kanını kaynatmayı amaçlayan bir sanatsal gruptu. Grubun ikinci konseri, Paweł ''Konjo'' Konnak tarafından verilen bir röportajda şöyle tarif ediliyor:
''Sahnede garip kostümlerimizle belirdiğimizde seyirci çok heyecanlandı. O zaman devrimsel duyguları ateşleyecek küçük bir şeylere ihtiyaç vardı. Gizli polis ajanları da oradaydı ve biz bir anda sahneden, üzerinde, Dayanışma (Solidarity) logosu tipinde yazılmış “dupa” [Lehçe’de ‘kıç’ kelimesinin sokak dilindeki eş anlamlısı] yazan broşürleri fırlatmaya başladığımızda oldukça tedirgin oldular. Fakat onları asıl öldüren; kafiyeli bir yazımla, “bakıcı muayyen döneminde, sert bir kış olacak” anlamına gelen afiş oldu. Bu sloganı, 1 Mayıs yürüyüşünde (Uluslararası İşçiler Günü için muazzam bir Komunist devlet kutlamasıydı) kullanılan ve Gençlik Sarayı’ndan çaldığımız, 6 metre uzunluğunda devasa bir afiş üzerine boyadık. Tabii, polis elektrikleri kesti ve hepimizi eve yolladı."
Bir açılımdan diğerine, grubun eylemleri gittikçe daha radikal bir hal aldı ki bu, tiyatro-vari performansı garip sınırlara taşımaya kadar gitti. Sahnede çıplaklık, psikolojiye dair (altın bir tepsi üzerinde dışkı gezdirmek dahil), kaba (porno film gösterimleri her zaman şova eşlik ederdi) ve kutsal olana saygısızlık etme (Polonya’nın ulusal amblemi ile cinsel ilişkiye girme) gibi eylemler yapılıyordu. Amaç yerine getirilmişti--sınırlar bir kez aşıldığında, artık, yeni taşkınlıklar korkutmaz hale gelir.
“Batmak” eylemi sınırları ihlal etmenin ayrılmaz bir parçası olmuştu. Bu eylemler yüksek sesle söylenen, Joyce-vari bilinç akışı ve Dadaist dil yapısı parçalamalarının bir karışımı olan saçma monologları içeriyordu. Bu formun oluşumundan iki sanatçı sorumluydu. Paweł ''Paulus'' Mazur ve gruba erken dönemlerinde katılan Ryszard ''Tymon'' Tymański--kendisi daha sonra, yass’in ana idealisti ve savunucusu haline geldi.
Kuruluş Efsanesi
Tomek Gwińciński, Jacek Buhl, Jacek Majewski ve Sławek Janicki gibi diğer müzisyenler de kendilerini Totart biçimine maruz kalmış olarak buldu. Henryk Brodaty (Sakallı Henry), adlı bir grupta çalıştılar ve ardından yass’in bir ileri karakolunu kurdular. Totart-cı sınır ihlallerini deneyimledikten hemen sonra, bastırılmış caz dünyasına saldırmak üzere yola çıktılar.
Polonya Radyosu’nda yapılan 2 programlık sohbet sırasında Tymon şöyle bir yorum yaptı:
''Benim için, ‘Tanrısal’ temiz bir caz tarzıyla caz çalmak tümüyle fosilleşmiş bir faaliyetti. Bu çeşit bir müzik yapmaktan utanırdım. 1980’lerde caz tamamen antipatikti; modası geçmiş, bayatlamıştı. Kimse bu çocukların hala neden caz standartlarını çalmaya devam ettiğini dahi bilmiyordu; veya neden kimsenin onları dinlemediğini ve neden müziklerinin yüksek ideallerle alakası olmadığını... Bu caz, bizi çatal-bıçak tınlamalarını düşünmeye yöneltti. Her şeyin hızlı bir tempoda çalındığı, (odadaki toplasan 5 kişi hariç) kimsenin anlam veremediği zor armonilerin aktığı 20 caz standardından oluşan bir liste gibi..."
Elvin Flamingo yönetmenliğinde yapılan Small Spaces isimli belgesel filmde Tymon, yorumuna şunu ekliyor:
''[1980’lerin sonunda] caz sahneleri yaşlı insanların evlerindeki yüzme havuzuna benziyordu: herkes içinde banyo yapıyor, dışkılıyor ve işiyordu. Temiz su akışı yoktu. "
Polonya Radyosu’ndaki söyleşisine geri dönersek, Tymon’a göre:
''O zamanlar üretilmiş tek temiz müzik, komünist dalkavuklukla kirletilmemiş Punk Rock ve New Wave idi. Fakat New Wave ve Punk Rock’ta artık daha fazla bir şey yapılamayacağını hissettik. 1988 yılıydı ve Polonya’da en iyi Punk Rock, 1979 ve 1983 yılları arasında yapıldı. Caza böyle yöneldik, çünkü caz aynı zamanda sahipsiz bir alandı. Bunun yanı sıra, efsaneler de vardı--Komeda, Stańko, Seifert. Biz de kendimize burarada küçük bir alan yaratabileceğimizi hissettik, küçük bir Quebec; ve kendi cumhuriyetimizi bulduk. Cazı, Polonya müziği, hatta belki Polonya Rock ve Punk müziği temelleri üzerine kurmak istedim. Bu, daha sonra yass sahnelerinin kendine temel alacağı yerdi ve böylece kendini ana akım cazdan uzaklaştırmayı başardı."
Yukarıda, yass yaklaşımının yazarı tarafından söylenen bu sözler, kaotik bir manifesto olarak düşünülebilir. Fakat bu tarz bir okuma büyük bir dikkatle yapılmalıdır. Çünkü yass, aynı zamanda pek çok başka unsurlarla şekillenmiş; bu yönelimin en güçlü ve cesur sesi olmasına rağmen, Tymon dışında isimlerden de etkilemiştir. Yass’in bir diğer başkenti orta-batı Polonya’da bulunan Bydgoszcz şehri idi.
“Caz değil, yass çalıyoruz”
Trytony grubu tarafından kayıt edilen Tańce Bydgoskie (Bydgoszcz dans ediyor), ilk yass albümü olarak kabul görüyor. Trytony, Bydgoszcz’in yerlisi olan Tomasz Gwiciński tarafından kuruldu. Caz, yabani doğaçlama, şarkılar, tavuklar tarafından yapılan sesler, tribal yakarışlar, halk oyunlarına kinayeler ve Bela Bartók’un müzik unsurlarını barındıran oldukça değişik bir albüm. Şüphesiz ki, benzersiz bir yapıt. Albümün yass karakteri, Die Moderne Metempsychosis - Zazuły adlı yapıtıyla “batmış” bir şair olan Zazuły’den bahseder.
Bu şekil bir tarz çeşitliliği ve çılgınlıkla, Gwiciński’nin ısrarıyla yayımlanan bu kaydın ulaşabilecek hiçbir dinleyicisi yok, diyebiliriz.
Miłość (Aşk), ilk çıkışlarını, Tańce bydgoski’nin yayımlanmasından kısa bir süre sonra ve de çok daha iyi yapan bir grup. Tymon’un liderliğinde, programda uzun süren bir değişiklikler sürecinden sonra bu grup, ismini de Miłość koydukları bir albüm yayımladı. Şaşırtıcı bir şekilde, üzerine titredikleri manifestolarının ve caz oluşumlarını parçalama planları beyanlarına rağmen çıkışları oldukça zarif bir şekil aldı. Dinleyiciler devrim yerine, dışavurumcu atmosferine rağmen oldukça iyi çalınmış güçlü caz partisyonları ve bariz bir şekilde Coltrane'nin “free jazz”ının etkisi ile karşılaştı.
Coltrane, Miłość plağından Miłość(1992)
Miłość, daha geniş bir dinleyici kitlesine ulaşmayı, etkili yayım ve söyleşilerde gözükmeyi başardı ve hatta Polonya Caz Birliği’ne bağlı bir kuruluş tarafından yapılan Cazın En İyileri anketinde ilk sıralarda yer aldı. Grubun başarısı, müziklerinin yanı sıra grup liderinin medya ilişkileri konusundaki sıra dışı yeteneği sayesinde gerçekleşti. Bu başarı, grubun sanatsal olarak evrimleşmesini de sağladı. Miłość, Taniec Smoka [Ejderha Dansı] (1994), ve Asthmatic (1996) gibi başarılı albümler çıkardı ki, bu albümler, çıkış albümünden daha yass tarzındaydı. Kısa zaman sonra, Amerikan avangart efsanesiden trompetçi Lester Bowie ile çalma fırsatını elde ettiler. Birlikte Not Two ve Talkin' About Life and Death albümlerini kaydettiler.
Miłość ve Lester Bowie, TVP Kultura'daki konserde
Mazzoll, Trzaska, Mózg ve varlıkların çokluğu
Miłość, her ne kadar bugün yass’in amiral gemisi olarak kabul edilse de grubun ana karakterini yansıtan yaklaşım, varlıkların sıra dışı çokluğuydu. Bu hareketle bağlantılı sanatçılar, daha sonra sayısız grup kurdu--bunlar arasından Mazoll & Arrythmic Perfection (lider olarak Jerzy Mazzoll ile birlikte), Łoskot (Mikołaj Trzaska), Kury (Tymon), Trytony ve Maestro Trytony (Tomek Gwińciński) gibi isimler devamlı olarak Kablox, Perplex, ve Paralaksa gibi albümlerden tek gösteri ile sınırlı ruhani oluşumlara varan çalışmalar ortaya çıkardı. Her zaman, Bydgoszcz’de bulunan kulüp Mózg’da bir araya geliyorlardı. Kanlı canlı gerçek yass-adamları tarafından kurulan Mózg, prova alanı, sahnesi, yarı-profesyonel kayıt stüdyosu ile sürekli ve özgür sanatsal deneylerin yeri olmuştu. Perküsyoncu Rafał Gorzycki bir söyleşide o dönemdeki çalışmaları şöyle anlatıyor:
''...genellikle var olmaya hakkı olamayacak kadar özgün, tek seferlik projelerdi. Kimse devam edip etmeyeceklerini umursamadı; olay, sadece bunu yerine getirme ihtimaliyle alakalıydı. "