Bize sergiye katılan sanatçılardan bahsedebilir misiniz biraz? Nasıl ve neden seçildiler? Süreç hazırlıkları nasıl ilerledi?
Sebastian Cichocki: Sergideki sanatçıların seçimi, Łukasz Ronduda ile 2013 yılında Polonya çağdaş sanatı üzerine gerçekleştirdiğimiz derin bir araştırmadan kaynaklanıyor. “As you can see / Gördüğünüz gibi” adlı serginin küratörlüğünü beraber yaptık. Sergi, çağdaş kültür ile ilgilenen geniş bir kitleye hitaben kurgulandı. Belirli bir zamana ve ortama odaklanıyor ve oldukça önemli bir dönemde oluşturuldu: Polonya sanatı uluslararası arenada sabit bir konum kazandıktan ve Polonya sanat enstitüleri daha köklü ve profesyonel bir hal aldıktan birkaç yıl sonra. Sanat çalışmalarını bir dizi anlatım içinde gruplayarak Polonya sanat sahnesinin bugününün peşinden gittik.
Bir tanesi “çağdaş halk sanatı” meselesiydi ki bunu, son dönemde Polonya toplumunun kırsal kökleri üzerine odaklanan tartışmaların bir yankısı olarak dikkate aldık. SALT Ulus’taki sergiye katılan sanatçıların çoğu, okuldan mezun olduktan sonra çocukluklarının geçtiği kırsal alanlara geri döndü ve sıklıkla kırsal bağlamı çeşitli yollarla sanatsal çalışmalarına dahil ettiler. Çağdaş sanat genellikle, kurumsal altyapısı, kulüpler, barlar, sanat dergileri vb. ile kentsel bir olgu olarak kabul edilir. Bu sanatçılar, sosyal odaklı sanat uygulamalarına tamamen farklı bir yaklaşım gösteriyor. Sergiye katılan tüm sanatçılar “As you can see / Gördüğünüz gibi” sergisine katıldı; bu nedenle bu sergi, o organizasyon sırasında tarif edilen belli bir motifin evrimleşmiş hali diyebiliriz. Bu başlığı, Türkiye’deki büyük şehirlerin geçmişini ve kırsalla olan meselesinin farkında olduğumuz için, Türk izleyicisi için mükemmel bir tema olaracağını düşündük. Fatma Bucak’ın çalışmaları da yerel bağlamla ve kırsal ile muhafazakarlık üzerine daha evrensel bir bakış açısı ile güçlü bir bağlantı kuruyor.
Sergi, SALT Galata ve SALT Beyoğlu’da düzenlenecek bir dizi aktivite ve “Karanlıkta Gökkuşağı” adlı ikinci bir sergi ile tamamlanacak. Bize biraz da bu paralel etkinliklerden ve sergiden bahsedebilir misiniz?
November Paynter: “Karanlıkta Gökkuşağı” sanatçıların teoloji ve dini uygulamalar çevresindeki fikir ve sorulara, aynı zamanda da Polonya ve özellikle dünyanın bu bölgesindeki diğer ülkelerde, muhafazakarlığın yükselişine nasıl karşılık verdiğini inceliyor. Sergi, Varşova Modern sanatlar Müzesi’nden bazı eserleri, özellikle bu koleksiyon için gerekli görülen başka çalışmalardan yapılan bir seçkiyi içeriyor. SALT Galata’daki sergi, toplamda 18 sanatçıyı dahil ediyor ve ayrıca Pawel Althamer da “Draftsman’s Congress / Ressamlar Kongresi” adlı programını bir hafta boyunca SALT Beyoğlu’nda sunmak üzere İstanbul’da olacak. Kongre, bir dizi atölye ve aynı zamanda sinemada gösterilmek üzere etkileyici bir film programını kapsıyor.
Sebastian Cichocki: Projemiz iki sergi ve bir dizi tamamlayıcı etkinliği kapsıyor: SALT Beyoğlu’da din üzerine bir film programı ve bazı ders ve sanatçı sohbetleri. Ayrıca, Pawel Althamer ile birlikte “Ressamlar Kongresi” adlı programın yeni versiyonunu yapmayı planlıyoruz. Bu benzersiz bir etkinlik! Farklı grupların dahil olduğu sözsüz bir seans: ressamlar, graffiti sanatçıları, tasarımcılar, çocuklar vb. farklı temaları tartışmak yerine, sadece sözsüz, sanatsal araçları kullanıyorlar: Çizim, boyama, boyayı her yere sıçratma. Bu bir parlamento-çocuklar-buluşması tarzı bir etkinlik.
Etkinlikler ve bu iki sergi birbirlerini nasıl tamamlıyor?
Sebastian Cichocki: “Karanlıkta Gökkuşağı” sergisi projemizin son bölümü. Farklı ülkelerden sanatçıların katıldığı ve maneviyat, kader ve dini sembollerle ilgili sorular üzerine çalışmaların seçildiği büyük bir etkinlik. Serginin merkezinde Galit Eilat ve benim Varşova Modern Sanatlar Müzesi’nden seçtiğimiz çalışmalar bulunuyor. Bu tarz tarihi gerçekleri, Roma-Katolik Kilisesi ve Polonya’da Sıkı Yönetim dönemi olan 1980’lerden avangart sanatçılar arasındaki beklenmedik birleşmeden dolayı araştırdık. Sanatçıların çoğu Polonya ve Türkiye’den, fakat Mısır, ABD veya Cezayir gibi ülkelerden de çalışmalar ekledik. Bu sergi hakkında ilginç olan şu ki, çağdaş sanatçılar arasında gerçek inançlıları davet ettik; genellikle din karşıtı ve kaderin kurumsallaşmış biçiminin karşısında olan bu çevrede az bulunur bir durum. Paweł Kwiek ya da Wael Shawky gibi sanatçılar sanat üzerine bir inanç, ibadet veya rasyonel olmayanı deneyimlemenin bir yolu olarak oldukça karmaşık bir yaklaşım sunuyor.
November Paynter, uzun zamandır Türkiye’de çalışıyor ve yaşıyorsunuz. Türkiye ile ilişkiniz nasıl başladı ve yabancı bir küratör olarak burada yaşamak nasıl bir şey? “Köklere Dönüş” sergisi ekseninde bir referans olur mu?
November Paynter: İstanbul’a 2003 yılında, Garanti Platform’da Vasıf Kortun ile birlikte çalışmak için taşındım. Deneyimimin “Köklere Dönüş” açısından bir referans olacağını ya da benzerlikler taşıdığını sanmıyorum, fakat İngiltere’deki sanatçılarda, merkezlerini şehir merkezine taşımak gibi benzer bir hareket yaşanıyor. Örneğin, Whitstable’da bu yaşandı, Brighton da bir nebze, ayrıca Glasgow gibi gelişen daha küçük şehirler var. Aynı zamanda, Grizedale projesinin büyük başarısını da eklemek gerek.
SALT, Türkiye’de yeni bir tür kültür ve sanat alanı. SALT nasıl ortaya çıktı ve bu esntitünün ardında yatan fikir ne? SALT’ın bir alan olarak neye hizmet ediyor?
November Paynter: SALT, özerk kar amacı gütmeyen bir kurum olarak 2011 yılında kuruldu. SALT’ın ilgilendiği konular arasında çağdaş sanat, mimari ve genel olarak sanatın yanında tarihi, ekonomik ve sosyal araştırma bulunuyor. Sergiler, konuşmalar, eğitimler, atölye çalışmaları, eğitim programları ve video/film gösterimleri düzenliyor ve kendi e-yayın mecrası var. SALT’ın misyonunun merkezinde araştırma, deneme ve hata yapmaktan korkmamak yatıyor. Yayınları, arşivi ve kütüphanesiyle, sosyal ve kültürel alandaki araştırmacılar ve ilgilenenler için eşsiz bir kaynakça sunuyor. Ayrıca, dijitalleştirilen bu kaynaklara saltonline.org üzerinden tüm dünyadan erişim sağlamak da mümkün. SALT için, “araştırma” demek sadece kaynakça sağlamak demek değildir, ayrıca kendi araştırmasıyla doğrudan etkileşim kurulmasını sağlamaktır.
SALT, hazır olanı veya mevcut örnekleri takip etmekten ziyade, yenilikçi ve katılımcı fikirleri tetiklemeyi, bilgi birikimini herhangi bir disiplinin çerçevesine hapsetmeden paylaşmayı, tekrara düşmeden kendisini yenilemeyi ve kullanıcılarıyla beraber yeni konuları yorumlamayı tercih eder. Böylece, daha açık, demokratik ve eleştirel düşünce kültürüne bir katkı yapmayı ve sosyal bağlılığı artırıcı yaklaşımlar geliştirmeyi amaç edinmiştir.
Polonya’da köleliğin kaldırılmasının 150. yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen Köklere Dönüş,Varşova Modern Sanat Müzesi ile İstanbul ve Ankara’da bulunan SALT’ın dört aylık işbirliğinden ortaya çıkan sanatsal programın bir parçası. Polonya Ulusal Kültür ve Miras Bakanlığı tarafından desteklenen bu proje, Polonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıl dönümü kutlamaları münasebetiyle 2014 yılı boyunca sürecek kültür programları kapsamında gerçekleştirilmektedir.
Röportaj: Serdar Paktin
Çeviren: Didem Bilgin