Beats of freedom filminden bir sahne, Brygada Kryzys arşivinden, fotoğraf: Michał Wąsążnik
Fiziki sınırlar ve coğrafi ayrılıklar, her ne kadar zaman içerisinde insanlar arasında ülke, milliyet gibi sınırlar oluşmasına neden olmuşsa da şu gerçeği zaman zaman hatırlamak gerekiyor; temelde hepimiz, dünyalı birer insanoğluyuz. Bu sınırlar ve uzaklıklar birbirimizi ve bu sayede kendimizi yeniden tanıma, belki de keşfetme ihtiyacını sık sık gündeme getiriyor. Bu sayede, belki de her birimiz çok farklı yaşamlar sürüyor olsak bile, temelde tüm heves ve heyecanlarımızın insan olmak üzerine kurulu olduğunu anlıyoruz. Guide to the Poles “Polonyalıları Tanıma Rehberi”* adlı 5 bölümlük film serisi de günümüz Polonyası’nı ve Polonyalıları anlamak ve belki de aramızdaki ortak noktaları tanımak için sanatsal bir rehber niteliği taşıyor.
The Guide to Poles film serisi, politik baskı altında geçen zor zamanlarda, özgürlük için verilen mücadelenin Polonya’daki yaratıcılığı nasıl zenginleştirerek geliştirdiğini anlatıyor. 5 bölümlük bir Adam Mickiewicz Enstitüsü ortak yapımı olan film serisi, müzikten giyim kuşama, oyuncaklardan spora kadar birçok alanda verilen bu mücadelenin bağımsız Polonyalı ruhunu nasıl şekillendirdiğini, meraklı bir dille yansıtıyor.
Political Dress filminden bir sahne, 1950'lerden Wojciech Pliwiński fotoğraflarının tasviri
Serinin ilk iki filmi, Beats of Freedom “Özgürlüğün Kalp Atışları”* ve (2) oyuncaklarını yoktan var eden bir çocuk neslini anlatan Toys “Oyuncaklar”*. Üçüncü film, özgürlük arayışının giyim modasındaki yansımalarını anlatan Political Dress “Siyasi Kıyafet”*. Serinin diğer iki filmi ise, Polonyalı dağcıların 1980 yılında dünyanın en iyi tırmanışçıları olmak için verdikleri mücadeleyi anlatan Art of Freedom “Özgürlük Sanatı”* ve Haiti’den gelen yabancıların, Polonyalılar’ın yaşamlarına gün be gün kattıkıları farklı perspektifi anlatan Art of Disappearing “Kaybolma Sanatı”*.
Art of Freedom filminden bir sahne, yön. Wojciech Słota ve Marek Kłosowicz
Bu belgesel film serisi, izleyicileri, çağdaş özgürlük fenomeni ve Polonya’daki yaratıcılığın köklerine dalarak çarpıcı bir sinematik yolculuğa çıkarıyor. Sosyalist Polonya dönemi, zamanın hüküm süren kalıplarına rağmen yine de sadece baskı, yoksulluk ve bağımlılıktan ibaret değil; aynı zamanda, hayatın hala özgürlük mücadelesi verilebildiği dikkat çekmeyen alanlarında, bağımsızlık kazanma dönemleriydi.
Beats of Freedom
Film serisinin ilk filmi olan Beats of Freedom, müziğin boyun eğmeyen gücünü gözler önüne seriyor. Polonya’daki genç nesil, politika, aile ve dinde bulamadıkları umudu Rock müzikte bulmuştu; üstelik, hiç beklenmedik bir boyun eğmezlikle birlikte. Film, Polonya Rock müziğinin köklerine uzanan izleri takip ederek Komünist Polonya zamanında, müziğin, rejime karşı nasıl bir isyanı ifade ettiğini ve aynı zamanda da kişisel özgürlük ve başkalarını da harekete çağırmak için önemli bir alan yarattığını ortaya koyuyor.
Filmde, Tilt ve Brygada Kryzys gruplarının solisti Tomek Lipiński, menajer ve gazeteci Piotr Nagłowski, ve fotoğrafçı ve tarihçi Mirek Makowski ile yapılan röportajlara yer veriliyor. Hükümet ile ilgili espri yapmanın bile hapiste sonlanabildiği bir dönemde, müziğin önemine değinen film, batı müziğinin Demir Perdeyi geçmeyi nasıl başararak bir kıvılcım yakıp Polonya Rock müziğinin gelişimine yol açtığını gözler önüne seriyor.
Komünist Polonya’da her 10 yılda bir yeni kurallar ve sınırlamalar ortaya çıkıyor ve yanı sıra bunlara karşı tepkileri de beraberinde getiriyordu. İfade özgürlüğünün kısıtlı olduğu anormal bir dönemde, normal bir hayat yaşamaya çalışırken, tatminsizliğin ve eylem çağrısının tek sesi müzik olmuştu.
Czesław Niemen'ın 1967'de kaydettiği şarkısı Dziwny jest ten świat / Strange Is This World, Polonya'nın en önemli protest şarkısı oldu. Şarkının İngilizce versiyonu 1972'de kayıt edildi.
Political Dress
Polonyalılar modaya uygun veya şık giyinme özgürlükleri elinden alındığı zaman yeterli para, malzeme ya da tarz mağazalar olmamasına rağmen, donuk ve tek tip giyimden kaçınmak için ellerinden geleni yaptı. Political Dress filmi, ev yapımı kıyafetleri, Stalinci dönemde mağazalarda satılan kişiliksiz, sıkıcı ve tek tip kıyafetlere karşı bir isyan olarak betimliyor. Bariz bir siyasi dışavurumun kanun tarafından cezalandırdığı bir dönemde, bu şekilde bir ifade tarzı, oldukça cesur ve yenilikçiydi. Milislerin renkli çoraplar hakkında tutanak tuttuğu soğuk kanlı Stalinci dönemden, ‘60’lı yılların Paris modasının etkilerine, ‘70’lerin çiçek çocuklarına, ardından sıkı yönetim dönemine ve ‘80’lerdeki Punk-Rock etkisine uzanan bir süreç... Sosyalist bir ülkede, bu soğuk gri fon karşısında belirgin bir “yeraltı” tarzı gelişti. Genç nesil New York, Londra ve Paris’teki akranları gibi giyinebilme hasretiyle evde dikiş dikmeye başladı.
Film, o dönemki yaklaşımlarıyla sosyalist yönetim tarafından ideolojik sabotajcı olarak etiketlenen bu neslin deneyimlerini paylaşıyor. Belgesel film, aralarında fotoğrafçı Tadeusz Rolke, tasarımcı Barbara Hoff, yazar Janusz Głowacki, müzisyen Tomek Lipiński ve çağdaş ressam Wilhelm Sasnal gibi sanatçıların bulunduğu, zamanın tarz sahibi isimlerinin hikaye ve görüşlerine de yer veriyor.
Guide to the Poles, geçmişin karmaşık koşullarına, etkileyici ve esprili bir şekilde dalarak çağdaş Polonyalı karakterinin farklı yönlerinin nasıl şekillendiğini anlatıyor. Bugün, yaratıcılıkları ve geniş bakış açılarıyla dünyaca ün kazanmış bir çok Polonyalı sanatçının sırrı, belki de bu geçmişte yatıyor – politik ve sosyal bağımsızlık yolunda verilen uzun savaş.
Guide to the Poles filmi Adam Mickiewicz Enstitüsü yapımcılığı altında, Polonya’nın en yetenekli yönetmenleri arasından seçilen bir ekip tarafından AB Konseyi Polonya Başkanlığı projesi kapsamında hayata kavuşmuştur.
*Editörün çevirisi
Düzenleyen: Didem Bilgin
Kaynaklar: Adam Mickiewicz Enstitüsü, culture.pl, Mai Jones Jeromski makaleleri